TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

Askeri Kurumlarda Değerler

Askeri Kurumlarda DeğerlerGiriş

Askerlik mesleği, savunma ve savaşmayı gerektirir. Askerler, vatanını seven, onun için gözünü kırpmadan canını veren kişilerdir. Savunma yanında savaş sanatını bilme, mesleki hiyerarşiye uyma, stratejik karar verebilme askerlik mesleğinin gerekliliklerinden bazılarıdır. Ancak askerliğin en önemli gerekliliklerinden biri, değerlere bağlı olmaktır. Değerlere bağlı olmadan vatanı sevmek, vatan için canını vermek olası değildir. Askeri en önemli bir diğer husus, savaşın gerekliliğine inanmaktır.
Kişinin savaşın gerekliliğine inanması ve kendi savaşı olarak görmesi, mesleğini yapışında arzulu olma sonucunu ortaya çıkarır.

Askeri kurumların ayakta kalması için toplumdaki değerlerden bazıları daha çok öne çıkmaktadır. Askeri kültürel kimlik için önemli olan bu değerler; “itaat ve disiplin”, “vatanseverlik”, “şehadet” “ahlaki değerlere sahip olma” ve “liderlik” olarak sıralanabilir. Bu beş değeri yaşatamayan askeri kurumlar, kriz anında dağılmaya mahkumdurlar. Özellikle anti sosyal olarak kabul edilen; sosyal normlara uymayan, kolay suç işleyen, sadece kendi çıkarını düşünen kişilik özellikleri, askeri kurumun hastalığıdır.

Bu kişilik özelliklerini iyi tanıyıp büyümemesi için çabalamak önemlidir. Askeri ortamın disiplinin bozan her davranış tehlikeli olduğundan küçük iken ayırt etmek önemlidir. Diğer taraftan askerin savaşması için savaş ideolojisinin uğrunda fedakarlık yapılmayı sağlayacak değerlerin varlığı gerekmektedir. Bu çalışmada askeri motive eden veya engelleyen değerler hakkında bilgi verilmektedir.

Kültürel kimlik nedir?

Kültür, toplumu bir arada tutan kurallar ve standartlar kümesidir. Kültürel kimlik, bir toplumun kendine özgü, ayırt edici, inanç, algı ve soyut değerlerinin bütününü ifade etmektedir. Bu değerler, toplum üyeleri tarafından paylaşılır ve toplum üyeleri tarafından yaygın biçimde kabul edilir. Hem insan davranışını ve bu davranışın yansımalarını kültürel değerler oluşturur. Kültürel kimlik, bireylerin kişisel çıkarları ve toplumun ihtiyaçları arasında denge kurma işlevini yerini getirir.
Ayrıca kültürel kimlik değişme kapasitesine de sahip olmalıdır. Kişilik gelişimi ile kültürel kimlik arasındaki yakın ilişkinin olduğu bilinmektedir.

Kültürün aktarımı ve öğrenilmesinde önemli işlevi olan sosyal bağlar, toplumdaki bireyleri ve grupları bir arada tutan soyut değerlerdir. Dil, din, sevgi, saygı, güven, sanat, eğlence, yemek zevki gibi gelenekler ve ahlaki değerler sosyal bağları oluşturur ve bireylerin duyuş, düşünce ve davranış biçimlerinin paylaşılması olarak tanımlanır. Paylaşılan idealler, değerler ve standartlar bireyin eylemlerini anlaşılır kılar. Birey olmadan toplum olmayacağı gibi kültürsüz bir toplum da düşünülemez. İnsan dışında sadece karınca ve arılar sosyal varlıklardı.

Kültür Öğrenilir Mi?

Kişilik, bireyin kendine özgü ve ayırt edici duyuş, düşünüş ve davranış biçimidir. Bir insanın başarılı olup olmayacağı, başka kültürlere karşı güvensiz davranıp davranamayacağı "sosyal kalıtımla" geçer. Kültürel bilgi, bireyden bireye, toplumdan topluma iki yolla aktarılır. Bunlardan ilki, biyolojik olarak aktarımdır. İkincisi ise öğrenme yoluyla aktarımdır. Biyolojik ihtiyaçlar; yeme, içme, uyuma, barınma, korunma, arkadaşlık ve cinsel doyumdur. Biyolojik ihtiyaçlarımızı kalıtım belirlerken bu ihtiyaçları giderme tarzını isekültür belirler.
Sevme-sevilme, övme-övülme, değer verilme, kendini güvende hissetme hissetmeme, başarılı olma-olmama gibi psikolojik ihtiyaçları ise hem kültür hem biyolojik kalıtım belirlemektedir.

Kültürlenme (Enculturation), bir kuşaktan diğer kuşağa kültürün aktarılmasına verilen addır. Kültürel aktarımda en çok kullanılan sembol ise dildir. Dil kültürün aktarımında en işlevsel araçtır. Kültürlenmeyi sağlamanın yanı sıra dil, kültürün öğrenilmesine de aracılık eder.
Kültürlendirme, doğumdan hemen sonra başlar. İlk etkileyen ev halkıdır. Hane halkı, nasıl yapılandıysa kültürel aktarım da aynı yapıya göre gerçekleşir.
Kültürel aktarımın ya da kültürlenmenin temel taşı ailedir ve ailenin zayıfladığı, parçalandığı toplumlarda kültürlenme belirsizleşir. Bu nedenle kültürlerin geleceği için toplumun yapı taşı olan ailenin özel korunmasına ihtiyaç vardır. Kültürlenmede herkes birbirinin öğretmenidir. Çocuk çocuğa öğretmenlik yapar.

Günümüzde en güçlü kültürlenme araçlarının giderek kitle iletişim araçları olduğu görülmektedir.
İnsan çevresi ile psikolojik bir duvar oluşturursa ve psikolojik alanda belirsizlik yaşıyorsa değişimi değil korunmayı hedefler. Değişime karşı korku oluşur. Kültürlenme olması için kişinin kendini güven içinde hissetmesi gerekir.
İnanmak, evrendeki konumunu bilmek, evreni bütüncül ve dengeli olarak algılamak gibi evrensel ihtiyaçları giderebilen birey, belirsizlik ve yapısızlıktan uzaklaşır. Kendini evrende güvende hisseder. Kendini evrendeki konum olarak belirli bir yapı içerisinde görebiliyorsa değişime, etkilenmeye, ikna olmaya açık hale gelir.

Evrenle ilgili açıklamaların doğasında objektifliğin asla olamayacağı gerçeğiyle yüzleşmekte şaşkınlık duymamalıyız (Haviland, 2002). İnsan beyninde yeniliği arama geninin olduğuna en büyük kanıt insandaki değişim arzusudur. Bu arzu bastırıldığında kültürel aktarım yani sosyal kalıtım çalışamaz. Bin yıl önceki örümcek, yuvasını aynı şekilde yapıyor; ama insan, sürekli düşünce gücüyle  özgün bir yaratıcılık içerisinde gelişmektedir.                                                                                                                                                                                                                    
 
Kültürel Uyum Nasıl Bozulur?

Kültürel uyum, bireyin toplum üyeleri tarafından yaygın kabul edilen değerlere uygun tutum ve davranışlara sahip olmasıdır. Savaşlar, göçler ve siyasi müdahale kültürel uyumu bozma özelliğine sahip olaylardır. Bozulan kültürel uyumun bedelini bireyler öder.
Mutluluk düzeyi bozulmuş, yalnızlığa itilmiş, çatışmanın çok yaşandığı toplumsal yapı kültürel uyumun bozulmasının sonucu olarak ortaya çıkar. Sosyal standart ve kurallar bozulduğunda toplumdaki suç ve şiddet oranı artacaktır. Bu durumda antisosyal bireyler, yanlış öğrenme ile belirginleşecektir.                                                                                                                                                                                                                                                            

 Makine - Kültür Benzetmesi

Bir makinenin fonksiyonel anlamda çalışabilmesi için parçalarının birbirleri ile uyumlu olması gerekir. Uyumsuz bir parça, makineyi çalışmaz hale getirir. Aynı şey kültürler için de geçerlidir (Haviland, 2002) Kültürün bir parçasındaki değişim, diğer bölümleri etkiler ve beklenenden daha büyük şiddetle kaos ortaya çıkar. Bu sebeple kültürel değişimin yavaş ve sosyolojik fazlara uygun biçimde olması, doğal süreç olarak algılanır. Aksi durumda toplumdaki soyut değerler zarar gördüğü için bölünme ve ayrılıklar yaşanır, alt kültür grupları oluşur, radikal kültürler gelişir. Diğer canlılarda kültürlenme bilinci yoktur. Zira kişinin kendilik bilinci ile kültürlenme arasında doğru orantı vardır.
Kendilik bilinci, kişinin zaman ve mekânda bir nesne olarak kendini algılaması, tanımlaması, varoluşunun farkına varması, kendisine değer ve önem atfetmesidir. İnsanın kendini değerlendiren, tepki veren, seçme yeteneği olan bir birey olarak algılamasının biyolojik temeli vardır. Beyninin ön alın lobları (frontal alanlar), zaman kavramı ve varoluş kavramının kodlandığı genetik şifreler taşırlar. İnsan dışında hiçbir canlı kendi var oluşunun farkında değildir ve geçmiş-gelecek gibi zaman kavramını bilemez.
 
 Askeri Kurumlarda Değerler

Kendine güvenen, kişisel başarıyı yücelten insan yetiştirilmesi, kültürel ve toplumsal gelişim için önemlidir. Bağımsızlık eğitimi, kendine güvenen bireylerin yetiştirilmesi sayesinde Batı, Doğu’nun önüne geçmiştir. Doğunun endüstri devrimini güçlü yaşayamaması halen itaat kültüründe bireylerin yetiştirilmesine neden olmuştur.

Bağımsız insan yetiştiren demokratik kültüre geçiş yapılmaması, kendine güvenen, otoriteyi sorgulayan bireylerin yetiştirilmesinin önünden büyük engel olarak görünmektedir. Bu geçişi başaran kültürler ise kültürler yarışında ön plana çıkmaktadırlar. Fakat başarıyı başkalarını alt etmede, insanlar arası rekabette arayan Batı kültüründe insanların birbirine güveninin zayıfladığının da altı çizilmelidir. Bu toplumlarda kaygı düzeyinin yükseldiği, adi suçlar ve cinayetlerin arttığının da belirtilmesi gerekir. Yalnızlığın yaşam tarzı haline gelmeye başlaması ise Batı kültürünün diğer olumsuz yönüdür.

Doğu ve Batı arasındaki kültürel farklılık, askeri yapılanmada ve askeri kurumların niteliklerinde de açık biçimde kendini hissettirmiştir. Batı’nın her geçen yıl teknoloji yüklü gelişmelere yönelmesi Doğu’nun askeri süreçte de geri kalması ile sonuçlanmıştır. Günümüzde Batılı güçler, Doğudaki her savaş için silah tedarikçisi olmuşlar, bu bölgelerin huzurdan uzak durması için birbirleri ile yarışmışlardır. Doğu ile Batının kesiştiği noktada yer alan Türkiye için durum farklılık arz etmektedir.

Özellikle son yıllarda kendi teknolojisini üretebilen bir yapıya bürünen Türk Ordusu, Doğudaki toplumlar için umut olma özelliğine doğru hızla ilerlemektedir. Doğu ve Batı kültürlerinin birleşimi olarak da kabul edilebilecek olan Türk Ordusu, askeri teknolojik donanımı ve güçlü manevi duyguları ile komutanların ordusu değil milletin ordusu olma özelliğini göstermektedir. Bunun en güzel örneğinin Zeytin Dalı Operasyonu olduğunun altı çizilmelidir.

Yediden yetmişe Türk Halkı, askerini bağrına basmış; destek vermek için her birey gücü nispetinde çaba göstermiştir. Özellikle 15 Temmuz sürecinde yıpranmış olan ordu – millet bütünleşmesi, bu harekat ile yeniden sağlanmıştır. Türk Ordusu, medeniyetin temsilcisi ve aktarıcısı olduğunu bir kez daha Zeytin Dalı Harekatı ile ispat etmiştir. Harekatın adının bile değerlere dönük olması, değer bağlılığın ve insan odaklılığın göstergesi olarak yorumlanabilir. Askerin cesareti, dürüstlüğü, fedakarlıkları özverileri ve millet için ortaya koydukları mücadele her milletten gelecek kuşaklara örnek teşkil edecektir.

Askerin teknolojik yönü savaş ve savunma için elbette önemlidir. Ancak erlerden subaylara kadar hiyerarşinin her düzeyinde yer alan bireylerin toplumun sahip olduğu ahlaki ve kültürel değerlere bağlı olması, askeri başarı insani yarar için en temel gerekliliktir. Durum böyle olduğunda vatan sevgisi ve ülke savunmasında bütüncül duruş ortaya çıkacaktır. Bütüncül duruş, toplumsal ortak duyguyu oluşturması yanında kriz yönetimi, savaş ideolojisi ve algı yönetimi için de olmazsa olmazdır. Temel olarak bu değerlere ilave olarak askeri açıdan bakıldığında; takım çalışması ve itaat en önemli değerler olarak öne çıkmaktadır. Disiplinin ve üste itaatin en önemli değer olduğu askeri kurumlarda yaygın değerlere aşağıda yer verilmektedir.

İtaat ve Disiplin

Gelişmiş ülkelerin Silahlı Kuvvetlerinde iki şube çok dikkat çekicidir. Bunlar; Moral ve Motivasyon Şubesi ve Din İşleri Subaylığıdır. Tabur seviyesine kadar kadrosunun olduğu bu yapı, özellikle savaşma gücünü artırmada plan-proje yapan cephede görev alan kadrolardan oluşur. Askeri birlikleri ziyaret ettiğinizde ve askeri eğitimlere baktığınızda hep disiplinin ve itaatin yüceltildiğini görürsünüz. Bu durum, askeri ortam için geçerli ve hatta zaruridir. Çünkü savunma ve savaşa hazırlanma mesleğinde hızlı karar ve hızlı uygulama gerekliliktir. Emre itaat etmemekte ısrarın sonucunu sadece o kişi yaşamaz; korumakta olduğu bütün vatan bu itaatsizliğin bedelini öder. Bu sebeple askere söz geçiremeyen bir komutanın kumanda yeteneğinden ve liderlik özelliğinden bahsedilemez.

Ahlaki Değerlere Sahip Olma

Kültürlerin psikolojik çatışmaları teşvik ettiği bilinmektedir. Normal davranış olarak tanımlanan standartlar bizzat kültürün kendisi tarafından tanımlanır. Ahlak, kültürel açıdan belirlenen fikirlere dayanır. Kapitale dayalı sistemlerde, güç ve para kutsal değer olmaya başlamış; ahlakilik, ikincil olmaya başlamıştır.

Vatanseverlik

Dünyanın küresel bir köye dönüşmesi ve sınırların kolay geçilir olması ile yıpranan kavramlardan birisi de vatanseverlik olmuştur. Popüler kültürün insanı bencilleştirmesi bugün ABD askerinin kolası olmadığı zaman savaşmaktan vazgeçmesi gibi bir konfortizme dönüştü. Bugünün dünyasında vatanseverliğin en büyük değer olduğu ve dini inanışlardan bağımsız düşünülemeyeceği en başta değinilmesi gereken husustur.

Bireyin ya da bir birey olarak askerin vatanına duyduğu sevgi ve bağlılık, mesleğin her düzeyde icrasının ilk ve en önemli koşulu olarak kabul edilebilir. Askerliği yapmaktan maksat vatanın güvenliğine hizmettir. Sevmeden vatanını korumak ve güvenliğine hizmet etmek olası değildir. Bu sevgi ve bağlılık ise dini arka plan ve inanışlarla sıkı sıkıya bağlıdır. Dini referanslardan yoksun bir vatanseverlik kavramının, kişide motivasyon yaratması ya da bireysel düzeyde kabul görmesi imkansızdır.

İnsanlık yaşamındaki bütün mesleklerin görev tanımında (hekimlik, çiftçilik, esnaflık vb.) kendi yaşamının tehlikeye girdiği anlarda işi bırakma vardır. Bunun tek istisnası, askerliktir. Asker olmak ölmeyi göze almaktır ve görev tanımında bu husus vardır. Öldükten sonra alkışlanmak kişinin ölümün üzerine gitmesi kararını vermesini kolaylaştırmaz. Bunun ötesinde bir inanca; kişinin savaşa devam etmesi için öldükten sonra yüksek bir makama gideceğine inanmasına gerek vardır. Bunu kesin olarak bilmesi, askerin savaşma gücünü artırır. Yoksa siperde pasif ölen olabilir.

Şehadet

Allah yolunda canını seve seve vermeye hazır olmayı ifade eden şehadet değeri, askeri başarının ve askeri kültürün gelişmesinin önemli bir kıymetidir. Dini açıdan yüksek bir mertebe olarak kıymet verilen şehadet, millet olmanın ve vatanı korumanın en önemli motivasyonudur. Şehadetle ölümsüz hayata göz açacağına inanan bir kişideki cesur davranış, savaşı kazanmada kritik dirençtir. Dini vatanseverlik ile  yakından ilişkili olan şehadet inancı, savaş kazandıran bir değerdir. Askeriyeyi peygamber ocağı ve şehadet için bir aracı olarak gören bir askeri kültürün gelişmemesi ya da başarılı olamaması düşünülemez.
Şehadet değerinin karşısına konumlandığı görülen vicdani retçilik, ahlaki tercihler nedeniyle askerlik yapmamayı savunan bir yaklaşımdır. Total retçilik, otoriteye itaatsizliktir ki sorumsuzluk ve anarşiyi ideoloji haline getirmiştir. Makul vicdani retçiler ise asker karşıtı değildir, askercilik (militarizm) karşıtıdırlar. Tezleri ciddiye alınmalıdır.

Liderlik

Grup içinde yer alan diğer bireyleri etkileme, işbirliğini yaratma ve ortak hedeflere yönlendirme becerisi olarak tanımlanabilen liderlik, askerlik mesleğinin tüm düzeyleri açısından önemli bir değerdir. Liderlik, toplum içindeki bireyleri etkilemenin yanı sıra hızlı, etkin ve yerinde karar vermeyi gerektirir.

Liderlik klasik, karizmatik ve bilimsel liderlik olarak üç ana başlıkta ele alınır. Askeri liderlik, günümüz bilimsel liderlik olan takım liderliği kavramı halini almıştır. Ülkelerin harp akademilerinde bu liderlik tipine ilişkin eğitimlere ağırlık verildiği görülmektedir. Liderlerin, kritik anlardaki kararlarının savaş kazandırdığı bilindiğinde askeri açıdan liderlik değerinin önemi daha açık biçimde anlaşılabilir.

Sonuç

Askerlik mesleği, ülkelerin savaşmasında olduğu kadar savunmasında da temel sorumluluğu gerektirmektedir. Askerler, vatanını seven onun için canını vermekten çekinmeyen kişilerdir. Hiç bir karşılık beklemeden canını vermekten çekinmeyen askerler, savaş ve savunma sanatını iyi bilme, askeri disipline ve kurallara uyma yanında değerlere de bağlı olması gereken kişilerdir. Zaten değerlere bağlı olmaksızın canını vermek olanaklı değildir.
Buna göre askerliğin en önemli gerekliliklerinden birinin değerlere bağlılık olduğunu söylemek gerekir.

Askerlik mesleği açısından kişinin savaşın gerekliliğine inanması ve kendi savaşı olarak görmesi, askerlerin görevlerini yapmalarında daha fazla istekli olmaları anlamına gelmektedir.
Askerler, toplumsal ve kültürel değerler ile uyumlu olmak durumunda olan ve görevlerini bu çerçevede ifa etmeleri gereken kişiler olmalıdırlar. Ancak bu süreçte bazı değerler, diğerlerine kıyasla daha fazla önemli olmaktadır. Askeri kültürel kimlik için önemli olan bu değerler; “itaat ve disiplin”, “vatanseverlik”, “şehadet” “ahlaki değerlere sahip olma” ve “liderlik” olarak sıralanabilir. Bu beş değeri yaşatamayan askeri kurumlar, kriz anında dağılmaya mahkûmdurlar.
Askerlik mesleği toplum ile uyumlu olmayı ve onun değerlerine bağlı olmayı gerektirir. Anti sosyal olarak kabul edilen; sosyal normlara uymayan, kolay suç işleyen, sadece kendi çıkarını düşünen kişilik özellikleri, askeri kurumların hedeflerine katkı veremez ve bu mesleği icra edemez.

Diğer taraftan askerlik mesleğinde savaş için savaş ideolojisinin olması; uğrunda fedakârlık yapılmayı sağlayacak değerlerin varlığı gerekmektedir. Psikolojik savaş kurallarında, savaş ideolojisi, savaşta başarı ihtimalini yükselten bir unsurdur. Son dönemde Türkiye’nin güçlü bir irade koyarak başlattığı Zeytin Dalı Harekâtı bunun en güzel örneğidir. Afrin operasyonu ya da Zeytin Dalı Harekatı için güçlü bir savaş ideolojimizin olduğu açıktır.
 
Bölgede var olan güçlü terör tehlikesi, savaş ideolojisi açısından güçlü bir gerekçeyi ortaya çıkarmıştır. Aynı zamanda bu ideoloji, topluma iyi anlatılmış; toplumun topyekûn askerin arkasında olması sağlanmıştır.
İdeolojinin anlatılmasında ve toplumun bir arada olmasında Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın eylem ve söylemlerinin önemli etkisi olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanı, başka bir seçeneğin kalmadığını topluma iyi anlatmış, bütün diplomatik yolların kapandığını ispatlamıştır.
Zeytin Dalı Harekatı, savaşta kişinin kendi hayatını inandığı değerler için nasıl canını yok saydığını, gerekçe sağlam olduğunda; savaşın gerekliliğine inandığında ve kendi savaşı olarak gördüğünde ne denli yüksek bir kahramanlık gösterdiğini yeniden göstermiştir.
Bu harekat, vatanseverlik ve şehitliğin, millet olarak ne denli kutsal kabul edildiğini; hiç bir güdüleyicinin, 'seni bugünler için doğurdum /büyüttüm; git vatan için şehit ya da gazi ol' diyen anne-baba kadar motive edici olmadığını ispat etmiştir.

Kaynak: Kurumlarda Değerler, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Prof. Dr. Nevzat Tarhan

KAYNAKLAR

American Psychiatric Association (1994). DSM N 4 th Ed.,Washington DC,1994

Barnouv, V. (1985). Culture and Personality Homewood, 4 th Ed., III. Dorsey Press.

Fukuyama, F. (2002). Güven, Sosyal Erdemler ve Refahın Yayılması. T.C. İş Bankası Kültür Yay. 2. Basım.

Haviland, W.A. (2002). Kültürel Antropoloji. Çev: H. İnaç. Kaknüs Yay.

Kaja Perine (2002). Kötülük Dizini. Ceza Adaleti, Şiddet, Güncel Psikoloji. Mayıs-Haziran.

Mezzich, S.E, Kleinman A. Febrega H. & Parron, D. (1997). Kültür ve Psikiyatrik Tanı DSM IV. Bakış Açısıyla Çev: Dr. T. Tüzer, Ankara: Compos Mentis Yay.

Riches, D. (1999). Antropolojik Açıdan Şiddet, İstanbul: Ayrıntı Yay..

Rosner, R. (1994). Forensis Psyhiatry, NY: Chapman an Hall NY.

Tarhan, N. (2002). Psikolojik Savaş. Gri Propaganda. İstanbul: Timaş Yay.

Volkan V. D. (1999). Kanbağı, Etnik Gururdan Etnik Teröre. İstanbul: Bağlam Yay.

Wallace A.F. (1970). Culture and Personalty, NY: Rondom House. 1

Westen, D. (1996). Psyhology, Mind, Brain and Culture. Second Edition,
NY: John Wiloy and Sons Inc.

Tanrıverdi, Adnan (2008). Asker ve Dini Değerler, Aşer Sempozyumu
Kitabı Mart 2008 İstanbul.

Okunma : 13531

ÜHA

 

Haberler

Foto Galeri